Top
Pervin Kaplan

Pervin Kaplan

pkaplan@htgazete.com.tr

27/09/2010

Her yıl yarım milyon çocuk okuldan alınıyor

SON yıllarda Türkiye’nin okullaşma oranlarında büyük iyileşmeler var. İlköğretimde oran yüzde 99’lara ulaştı. Keşke aynı başarıyı öğrencilerin okullara devam oranlarında da yakalayabilsek.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın Mart 2010 verilerine göre ilköğretime kayıtlı yani zorunlu eğitim çağında olan 6-14 yaş grubundaki öğrencilerin devamsızlık oranlarına baktığımızda ortaya çıkan tablo iç açıcı değil. 566 bin 603 bin çocuk, 91 günün üzerinde okula gitmemiş. Okullar 180 işgünü açık olduğuna göre yarım milyonu aşkın çocuk bu sürenin yarısında okulun kapısından içeri girmemiş. Bunun anlamı çocuklar okulu bırakmış.
“Devamsızlık yapan” diyeceğim ama doğru deyim “okula gönderilmeyen” bu çocuklar için eğitim en geç 5. ya da 6. sınıfta son buluyor. Okul bıraktırılan yarım milyon çocuğun bölgesel dağılımına bakıldığında ağırlık Doğu ve Güneydoğu illerinde. Çocukların 63 bini Şanlıurfa’dan, 26 bini de Diyarbakır’dan. 90 bin çocuk bu iki ilden. Cinsiyet açısından çarpıcı bir eşitsizlik dikkat çekmiyor. 566 bin 603 bin çocuğun 258 bin 73’ü kız.
Bakanlık çocukların devamsızlık nedenlerini de sormuş. Göçer olmak, ekonomik yetersizlik, bulundukları yerlerde 6.-8. sınıfların olmaması, ekonomik gerekçeler çocukların okula gönderilmeme nedenlerinden. Ancak “nişanlanma”, “erken evlilik” ve “geleneksel değerler” de çocukların ilköğretimden alınma gerekçeleri arasında sayılıyor. Yani hem kız hem de erkek 12, 13 ya da 14 yaşındaki çocuklar aileleri tarafından nişanlandırıldıkları hatta evlendirildikleri için okul sıralarından alınıyor, “evli çocuklar” olarak artık okula gönderilmiyor.
“Geleneksel değerler” de 12 yaşındaki çocukların yeterince büyüdüklerine kanaat getirerek, onların okulda değil, evde ya da işte olmalarına karar veriyor. Aynı değerler kız çocuklarının okumasına gerek görmediği için onları 7 yaşında “devlet korkusu” yüzünden kayıt ettiriyor ancak birkaç yıl sonra okuldan alıyor. Benzer tablolar son yıllarda göç alan İstanbul, İzmir, Ankara, Adana gibi büyük kentlerin belli bölgelerinde de yaşanıyor.
Tüm bunlar hem Milli Eğitim Bakanlığı’nın hem de sivil toplum örgütlerinin bu değer yargılarını kırmak ve çocukları okulda tutmak için daha çok ellerini taşın altına koymaları gerektiğini gösteriyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp