Fevziye Mektepleri Vakfı (FMV) Işık Okulları kuruluşunun 125. yılını kutluyor. 1885’te Feyz-i Sıbyan adıyla Selanik’te eğitime başlayan okul 1900’lü yılların başında Yunanistan’dan ayrılmak zorunda kalıyor ve İstanbul’da mezunları tarafından “Feyziye Mektepleri” adıyla yeniden kuruluyor. Bugün anaokulundan üniversiteye kadar eğitimin verildiği okul, 125 yıllık köklü bir geçmişe sahip.
İşte bu kurum, önümüzdeki günlerde 125 yıldır neredeyse bir gelenek haline gelen bir uygulamayı belki de ortadan kaldıracak. Bu, bir asırdan daha uzun süre yaşayan kurumun yönetimine bir kadının girmesi olacak.
FMV Yönetim Kurulu Başkanı Tufan Durgunoğlu’yla okulun kuruluş yıldönümü nedeniyle buluştuğumuzda yönetim kurulu üyeleri arasında kadın olup olmadığı konusu gündeme gelince vakıf yönetiminde bugüne dek hiç kadın bulunmadığını öğrendim. Durgunoğlu bu yıl ilk kez bir kadının yönetime girme olasılığının çok yüksek olduğunu o zaman anlattı. Nedenine gelince; hem kurulun oluşmasında farklı bir yöntem izleniyor hem de Durgunoğlu ve arkadaşları aralarında bir kadın üyenin olması gerektiğini düşünüyor.
Önce vakıf üyelerinin nasıl seçildiğine bakalım:
FMV yönetimi, 13 kişiden oluşuyor. Bu kişiler isterlerse ölene dek üye olarak görevlerinin başında kalıyor. Her üye seçildiğinde öldüğünde ya da ayrıldığında açılmak üzere kendi yerine gelecek 3 kişinin isminin olduğu bir zarf hazırlıyor ve bu zarf kasaya kilitleniyor. Üyelik son bulduğunda zarf açılıyor ve içinden çıkan 3 isim, üyenin ailesinden birinin de katıldığı toplantıda yönetim tarafından oylanıyor.
Bugün 13 kişilik vakıf üyelerinin sayısı 12’ye düşmüş. Üyelerden biri sağlık nedeniyle ayrılmış. Yerine seçilecek isimlerin olduğu zarf da bırakmamış. Durgunoğlu, “13’üncü kişiyi biz seçeceğiz. Adaylardan biri kadın. Bugüne kadar kadın üye seçilmemesinde önyargı olduğunu düşünmüyorum. Sadece denk gelmedi. Bu kez kadın bir üye seçilme olasılığı yüksek” diyor.
Kurulduğunda İstanbul’daki ilk müdürü kadın olan, bugün okullarında kadın yöneticilerin çoğunlukta olduğu Işık’ta vakıf yönetimindeki bu gelenek Durgunoğlu ve arkadaşlarıyla bakalım tarih olacak mı?