Top
Pervin Kaplan

Pervin Kaplan

pkaplan@htgazete.com.tr

20/05/2013

Engelsiz Türkiye için yolun neresindeyiz?

HÜKÜMET tüm yasal zorunluluklara rağmen engelli bireylerin çalıştırılmasıyla ilgili istediği sonucu alamayınca vergi indirimi, hibe gibi çeşitli "teşviklerle" onların iş yaşamında yer alması için düzenleme yapıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın 79 ilde 1628 özel şirketle yaptığı araştırma, işverenin engelli çalışmaya nasıl direndiğini gösteriyor. Birçoğu "zorunluluğu" olsa da engelli çalıştırmak yerine para cezası ödemeyi tercih ediyor.
Engelli bireylere karşı bu önyargının temeli ise çocuklukta atılıyor. Büyürken ailesinde yoksa hiç engellilerle karşılaşmayan çocuklar için okulda da durum çok farklı olmuyor. Karşılaştığında da zaten ne yapacaklarını bilemiyorlar. Korkan da, acıyan da, aşağılayan da çıkıyor.
Oysa araştırmalar engellilerle ilgili önyargıların oluşmasında okul öncesi dönemde başlayan eğitimin önemine işaret ediyor. İsveç, İngiltere başta olmak üzere birçok ülkede olumsuz tutum ve ayrımcılığı önlemek için farklılıklar daha kreşlerde öğretilmeye başlanıyor. Bu ülkelerdeki çocukların oyuncakları yalnızca "mükemmel bebeklerden" oluşmuyor. Kolu, bacağı olmayan, gözü görmeyen, tekerlekli sandalye kullanan, farklı renklere sahip bebeklerle de oynuyorlar. Böylece farklılıkları kavrayan ve farklılıklara saygılı bireyler olarak yetişiyorlar.
Sayılarının bile tam olarak bilinmediği Türkiye'de "engelli bireylerin durumu nedir?" diye sorulursa onun yanıtını da Sabancı Vafkı Mütevelli Heyeti üyesi Dilek Sabancı'nın önderliğinde ve Sabancı Üniversitesi'nin yürütücülüğünde hazırlanan "Engelsiz Türkiye için yolun neresindeyiz?" başlıklı rapor veriyor.
Raporda en önemli başlıklardan birini eğitim oluşturuyor. Fiziksel mekânlara, istihdam olanaklarına erişilebilirlikte sorunlar yaşayan engelli birey, eğitime erişimde de engellerle karşılaşıyor. Önce sokaklarda kaldırımlardan başlayan bu engeller eğitim kurumlarının fiziksel altyapı eksiklikleriyle tamamlanıyor. Bilinçli ve özel eğitim alanında yetişmiş öğretmen açığı ise büyük. Üstelik eğitime erişme şansı yakalayanlar daha ilkokulda hem arkadaşları hem de onların velileri tarafından ayrımcılıkla karşılaşıyor.
Bu nedenle raporda da vurgulandığı gibi okul öncesinden itibaren farkındalık yaratacak eğitim politikalarının geliştirilmesi gerekiyor. Böylece engelli bireyin de toplumun bir parçası olduğu bilinciyle büyüyen, farklılıkları öğrenen ve onlara saygı duyan çocuklar, yetişkinliklerinde işveren olduklarında ne cezaya ne de teşvike gerek duymadan onları istihdam etmeye başlar.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp