Top
Pervin Kaplan

Pervin Kaplan

pkaplan@htgazete.com.tr

12/11/2014

Bin saatten fazla ders alıyoruz, neden konuşamıyoruz?

İLKOKULDAN itibaren bin saatten fazla ders almasına rağmen öğrenciler liseden mezun olurken ne İngilizce konuşabiliyor ne de konuşulanları anlayabiliyor. Peki nasıl oluyor da İngilizce’yi öğrenemiyoruz ya da öğretemiyoruz?

İşte bu sorunun yanıtını British Council Türkiye ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) araştırdı; 12 ilde 48 devlet okulunda yaklaşık 21 bin öğrenci, öğretmen ve veli ile görüştü. İngilizce öğrenmekte en büyük sorun bu dersin “iletişim dili” olarak değil, tıpkı tarih, coğrafya dersi gibi işlenmesi, grammer ağırlıklı olması, konuların her yıl aynı şekilde tekrar edilmesi. Yani dersin yıllar içinde “eğlenceli” olmaktan çıkıp “sıkıcı” hale gelmesi.

Öğrenciler yıllar boyunca aynı konuları tekrar ettikleri için İngilizce’ye olan sevgileri de giderek kayboluyor. 5. sınıfta İngilizce dersini sevenlerin oranı yüzde 80 iken, bu oran 12. sınıfa geldiklerinde yüzde 37’ye geriliyor.

Araştırmaya göre öğretmenlerin yüzde 80’den fazlası İngilizce öğretimi için yeterli bilgiye sahip. Ancak öğrenciler yaşları ilerledikçe öğretmenlerinin “yetersiz” olduğuna inanıyor. İlköğretim öğrencilerinin yüzde 77’si öğretmenlerinin İngilizce seviyelerini yeterli bulurken bu oran liseye geldiğinde yüzde 53’e düşüyor.

Öğrenciler bu dili en iyi nasıl öğrenebilecekleri sorusuna, “İlgi alanlarımla örtüşmeli, daha iyi kitaplar olmalı, her sınıf seviyesinde farklı ve yeni şeyler öğretilmeli, grup çalışması olmalı, projeler yapılmalı” yanıtlarını veriyor.

Education First’in (EF) 63 ülkede yaptığı İngilizce Yeterlilik Testi’nde 47. sırada olmanın nedeni de işte bunlar. EF Asya Pasifik’teki Dil Okulları Akademik Müdürler Takımı Direktörü David Bish’e göre “öğrenememe” ve “öğretememe” sorununun nedenini müfredatta aramak gerek. Çünkü onlar eğer İngilizce sadece dilbilgisi olarak öğretilmeye çalışılırsa başarısız olunduğunu söylüyor.

Başarılı olmanın yolu dilde etkileşim ve iletişim kurabilmek ve öğrencilerde bu dili öğrenmeye ihtiyaç duydukları hissini yaratabilmekten geçiyor. Ama müfredatı iletişime dayalı ve eğlenceli hale getirseniz, hatta İngilizce’ye birinci sınıfta başlatsanız da kalabalık sınıflar sorununu çözmek şart. Yoksa 40-50 kişilik sınıflarda her öğrencinin 1 dakika konuşma şansı yok.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp