Geçtiğimiz günlerde Özyeğin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Erkut'la yeni kampus projelerini konuşmak üzere buluştuk. Sonra konu son yıllarda sayıları hızla artan üniversitelere geldi. Fiziki altyapı ve akademisyen eksiklerini dikkate almadan üniversite açmanın sakıncalarını konuşurken Erkut, tartışılacak bir konuyu gündeme getirdi: Türkiye'de "üniversite" kavramının yeniden tanımlanmaya ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Erkut'a göre her eğitim kurumu "üniversite" adını haketmiyor. Çünkü üniversite bilimin aktarıldığı, değil, üretildiği yerdir. Oysa bu kurumların çoğunda bilim sadece aktarılıyor. Üniversitelerin araştırma yapan, altyapıya, teknolojiye, öğretim üyesine sahip kurumlar olduğunu vurgulayan Erkut, özellikle son 5 yılda bunların hiçbirine sahip olmayan üniversiteler kurulduğuna dikkat çekiyor. Üniversitelerin araştırma çıktılarına bakmak gerektiğini, hatta yalnızca yeni kurulanların değil, 10-15 yıllık üniversitelerin de neler yaptıklarına bakılmasına gerek duyulduğunu anlatan Erkut, "Bu kurumlar, iyi eğitim yuvaları olabilirler ama üniversite değiller. ABD'de 'eğitim koleji' diye bir kavram var. Bu kurumların misyonları araştırma yapmak değildir. Eğitim verirler. İyi de eğitim verirler. O yüzden onlara 'eğitim kolejleri' denir. Oysa bizde hepsine üniversite diyoruz" diye konuşuyor.

Erkut'a göre bir kuruma "üniversite" diyebilmek için aranan birinci ayrıştırıcı nitelik araştırma yapması. İşte bu noktada Türkiye'deki üniversitelerin çoğunda sıkıntı yaşanıyor. Erkut, "Çünkü bilim üretmek pahalı bir uğraştır. Ciddi bir yatırım gerektirir. Yoksa üniversite kurmakta bir sorun yoktur. 120 üniversite de kurarsın. Devşirme hocalar getirirsin, ders verdirirsin. Ama yatırım yapmazsan, bilim üretemezsen, sadece bilim aktarırsın. Sen hocaya haftada 20, 30 saat ders yüklersen o hocaya bilim ürettirmez, bilim aktartırsın" diyor. Bakalım Erhan hocanın önerisine nasıl tepki gelecek...