Top
15/10/2017

Unutulan bir tutuklu gazeteci

 

MURAT Çelikkan istese çok sakin bir hayat yaşayabilirdi. Çok yönlü bir gazeteci, Hürriyet’in Pazar ekini de çıkardı, dönemin efsane erkek dergisi Max’ın Türkiye baskısını da. Aynı çizgide devam eder, birkaç dizi senaryosu ve zaten hobisi olan film yapımcılığını sürdürür, parasını kazanır, hiç başı ağrımadan kariyerini sürdürürdü.

Oysa o kendisini azınlıklara, insan haklarına, mağduriyetlere adadı. Yıllarca Radikal’de çok az okunan bir köşeyi ısrarla yazarken tek bir amacı vardı: Küçük insanların mağduriyetlerini anlatmak. Ne yalan söyleyeyim, herkesin kolay kolay göze alamayacağı bir kariyer tercihi. En basitinden maddi bir karşılığı yok, onu bırakın karşılığında aldığınız alkış bile sınırlı...

Ama Çelikkan bu yolu seçti. Bu yüzden Özgür Gündem Gazetesi’nde sadece bir gün genel yayın yönetmenliği yaptı. Özgür Gündem’le bir ilgisi yok, yayın çizgisiyle de... Bir günlük yayın yönetmenliği sembolik zaten.

BASIN ARİSTOKRASİSİ

Başkalarının da yargılandığı davada sadece bir günlük yayın yönetmenliğinden dolayı hapis yatıyor. 45 günün sonunda belki iyi halden salınır diye umut ediyorduk, olmadı. Çelikkan adeta unutuldu içeride. Kadri Gürsel ve Nazlı Ilıcak kadar medyatik olmadığı için hakkında köşe yazıları yazılmıyor.

Oysa Çelikkan basın aristokrasisinden geliyor...

Annesi Esin Talu Çelikkan 25 yıl TRT’de çalıştı, Türkiye’de çok okunan Amin Maalouf’un kitaplarını çevirdi. Dedesi Ercüment Ekrem Talu efsane gazetecilerden... Zaten Murat Çelikkan’ın da ilk adı Ekrem. Bu isim, büyük dedesi Recaizade Mahmut Ekrem’den geliyor, Türk edebiyatının ilk büyük romanlarından Araba Sevdası’nın yazarı...

Ailede kimler yok ki... Türkiye’nin ilk spor spikerlerinden Muvakkar Ekrem Talu... Bizim gazetenin yazarı Umur Talu ise Çelikkan’ın kuzeni... Keza Türkiye’nin bilinçaltına işlemiş aşk şarkılarının sözlerini yazan Çiğdem Talu da...

Babası Ali İhsan Çelikkan ise sağ gelenekten gelen, zamanında milletvekilliği de yapmış bir isimdi. Evliliklerle genişleyen aile ağacı Tarık Dursun K., Zeynep ve Halit Kakınç’a da uzanıyor. Daha kimler var iyice genişletirseniz aile ağacını...

CİHANGİR EKİBİ

Murat Çelikkan arkadaşım mı, arkadaşım olduğu için mi kayırıyorum?

20 yıldır tanıyorum herhalde. Az önce telefonuma baktım, numarası kayıtlı değil. Aynı yerlerde çalıştık, aynı koridorlarda karşılaştık ama “Yakın arkadaşım” diyemem. Ama bir dolu arkadaşı olduğunu, bu isimlerin Cihangir entelijansiyasından Sezen Aksu’ya kadar uzandığını biliyorum. Cihangir Cumhuriyeti’nin en sevdiği çocuklarından biridir Çelikkan...

Ve bakıyorum, hakkında hiç kimse tek bir satır yazmıyor. “Ahmet ve Nedim’in arkadaşları” bile adını anmıyor. Anlamıyorum, normal şartlarda ilk başta onun için yeri göğü inletmeleri gerekirdi. Sanki özellikle bu konuya bulaşmıyorlar. Bir-iki ortak tanıdığımıza sordum, hiç kimse bu sessizliğin nedenini bilmiyor.

Kürt davasının hassasiyetinden, Özgür Gündem meselesinin söz gelimi FETÖ’ye kıyasla daha bıçak sırtı görünen bir dava olmasından mı dolayı? Bilmiyorum.

Ama ben isyan ediyorum, daha fazla dayanamayacağım. Hem tutukluluğuna, hem bu sessizliğe... Uyan Cihangir.

**************

KİM’İN VE BENİM MUJİ KALEMLERİMİZ 

ÇARŞAMBA günü kendini bulamamış bir hava vardı New York’ta. Bir açıyor, bir kapatıyor. Güneş bir yüzünü gösteriyor, birden yağmur yağıyordu. Columbia Üniversitesi’ne gitmek için her zaman olduğu gibi daha önceki durakta inip okula doğru yürürken hafif hafif çiseleyen yağmur altında eski anıları canlandırdım.

Doğum günü kutlaması için gittiğimiz o uyduruk bar... Okulun karşısında şimdi kapanan o Küba lokantasındaki buluşmalarımız... Columbia kampusunun tam karşısındaki Çin lokantası nihayet kapanmış, yerine Shake Shack gelmiş.

Gazetecilik Yüksekokulu’nun kapısından girdiğimde kimi profesörlerin saçlarının beyazladığını gördüm. Yıllardır görmediğim arkadaşlarımla hasret giderdim. Okulun lobisinde 100 yıllık mezunların adı var. Bir yerlerde benim de adım var...

Bir yerlerde de Kim Wall’ın adı var. 

ABBA ŞARKISI

Denizaltında cinayete kurban giden arkadaşımız için anma töreni düzenlendi. İlk günden beri organizasyonda büyük rol alan Adam Perez, onun anısına çok güzel bir video hazırlamış. Videoyu Habertürk’teki blog’umda paylaşacağım.

Bir an gözüm yaşardı... ABBA’nın “Dancing Queen” şarkısı hiçbir zaman bu kadar hüzünlü gelmemişti kulağa. Ayrıca kadın gazetecilerin eğitimi için Kim’in anısına 1500 kişiden 100 bin dolar topladık.

Columbia ise Kim Wall adına bir burs başlattığını o gece duyurdu. Okulda yetişecek gelecek kuşak gazetecilerin eğitimine harcanacak bu para.

Okul arkadaşlarımız Kim’in yazılarından bölümler okudular, profesörler anılarını anlattılar. Gecenin bir saatinde nasıl telefon açıp bir haber yaptığını, dünyanın her yerinden mesajlar atıp bir yerden bir yere gittiğini... 

KÜÇÜK BİR AYRINTI

Erkek kardeşi Tom Wall son sözü aldı ve detayların ne kadar önemli olduğunu söyledi. Kim’in Muji kalem takıntısından bahsetti. Gördüğü herkese Japon markası Muji’nin kalemlerinin ne kadar muazzam olduğunu anlatıp onları da bu markayı kullanmaya ikna ediyormuş. Muji’den sayısız kalem almış, sürekli kaybetmiş. Dünyada unuttuğu Muji kalemlerden izini sürebileceğimizi söylüyordu.

Çantama baktım, yanımda kırmızı bir Muji kalem vardı. Ben de Kim gibi sadece Muji’den kalem alıyorum, sürekli kaybediyorum veya orada burada unutuyorum. Bazılarının çift ucu var, sadece ince tarafını kullanıp atıyorum.

Yanımdaki kaleme daha farklı baktım. Tören bittikten sonra alt katta resepsiyon vardı. Eski arkadaşlarla hasret giderip Kim hakkında konuşurken onu benden daha iyi tanıyan bir başka kadın gazeteciye Muji kalemi verdim. “İstersen erkek kardeşine söyle, ama bu kalem Kim’in anısına sende kalsın” dedim. “Emin misin” dedi. Elbette emindim. İkimiz de ayrıca o kalemin artık sadece bir kalem olmadığından emindik.

Unutulacak binlerce kalem vardı daha halbuki.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp