Top
Nihal Bengisu Karaca

Nihal Bengisu Karaca

nbkaraca@htgazete.com.tr

27/09/2017

Referandumdan sonra

 

IRAK Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) bütün itirazlara rağmen tartışılan referandumu gerçekleştirdi. Sonuçlar henüz açıklanmadı ama büyük yüzdelerle “Evet” çıkacağına kuşku yok.

Suriye üzerinden sarsılan bölgede yüz binlerce insan ölmüş ve çok daha fazlası göç etmek zorunda kalmışken, bir iç savaşın maliyeti gözler önünde olmasına rağmen, Barzani nasıl oldu da bu kez de Kürt-Arap savaşı çıkarma olasılığı bulunan hamleler yaptı? Paradoksal biçimde, cevap sorunun içinde gizli: Suriye krizi nedeniyle yüz binlerce insan öldüğü ve daha fazlası göç etmek zorunda kaldığı için.

Biz “Bu korkunç konjonktürde bu yapılır mı?” diye isyan ederken, Barzani muhtemelen böyle kararların tam da böyle korkunç konjonktürlerde verildiğini düşünüyor. Biz böyle bir süreçte bölgeyi daha da istikrarsızlaştıracak bir çıkış yapmayı delilik olarak görürken, Barzani bölgenin mevcut istikrarsızlığını kendisine müdahale edecek ülkeleri durduracak bir koz olarak görüyor.

Özetle, Suriye iç savaşının, içerde ve dışarda gerek bölgesel gerek küresel güç odaklarına fena halde puan kaybettirdiği, karizmalarını çizdiği, moral kaybı getirdiği bir düzlemin IKBY Kürtleriyle ilgili bir hamle yapmak için en uygun zaman dilimi olduğuna inanıyor. Çok mantıksız bir analiz de sayılmaz. Zira referanduma karşı çıkmak ya da “Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyoruz” şeklinde bir yaklaşım ileri sürmek kolay ve meşru. ABD ve kimi AB ülkeleri de dahil olmak üzere pek çok ülke referanduma karşı çıktı. Ancak referanduma karşı çıkmak ile “referandum yaptı diye” Irak sınırları içinde kalan bir eyaleti çok ağır tedbirlerle terbiye etmek ayrı. Zira biliyorsunuz, referandumun sonucu ne olursa olsun Irak’ı bölecek bir gücü yok.

Barzani’nin halk referandumuna götürdüğü “Kürdistan Bölgesi ve bölge idaresinin dışında kalan Kürdistanlı yörelerin bağımsız devlet olmasını istiyor musunuz?” sorusu işin içine Kerkük gibi illerin de dahil edilmesi nedeniyle Türkiye’nin büyük tepkisine maruz kaldı. Ancak Barzani’nin bağımsızlık hayallerinin önemli petrol yataklarını dışarda bırakacağı düşünülemezdi. IKBY’nin federal devletle yetinmeyip bağımsızlığının peşine düşmesinin asıl dinamosu zaten, “Irak merkezi yönetimi, benim bölgemin zenginliğinden haksız zenginleşme sağlıyor” hikâyesi değil mi? Peki o derece önemli kaynaklar referandumu takip eden yıllarda gerçekleşme ihtimali bulunan bağımsızlık kararından sonra, IKBY’ye mi kalır? Bırakırlar mı?

Hayır. İsmi lazım değiller, ama şerle, ama zorla ya da zor durumda kalacağı bugünden belli olan Barzani yönetimine omuz vererek, hatta bir taraftan karıştırıp bir taraftan omuz vererek bir şekilde orada olacaklar ve kaynakların kullanımı/dağılımı konusunda pay sahibi olacaklar.

Elbette hiçbir milli devlet, “enerji kaynakları” için, sınırlarını tehdit etme riski bulunan olayları lakayt bir esneklikle karşılamaz. Türkiye özellikle Kerkük’te, Türkmenlere yapılan saldırıların ya da zorunlu göçe maruz bırakma hadiselerinin takipçisi olacaktır ve olmalıdır. Ancak IKBY’nin günün birinde bunu yapacağının sır olmadığı, gönlünde yatan aslanın herkes tarafından bilindiğini dikkate alan bir diskur belirlemek, yakın coğrafyada bulunan Kürtler için kullanılan dilin ülkemizdeki Kürtleri de etkileyeceğini bilerek davranmak artık daha da fazla önem arz ediyor.

Milyonlarca mülteciyi doyurmakla haklı olarak övünen Türkiye, Kuzey Irak’a temel gıda maddelerini de içeren ağır bir ambargoyla karşılık verirse AK Parti’nin bile değil, artık devletin hasleti haline gelmiş “ensar” kimliğinden, “hâmi” vasfından ödün vermiş, geriye dönmüş olur. Çünkü böyle kararlar, yönetimden çok halkı, çocukları, masumları cezalandırma işlevi görür. Bu tutuma ahlaki ve vicdani nedenlerle dayanamayan yerli-yabancı itirazların Türkiye’yi şeytanlaştırmak için fırsat kollayanlar ve Türkiye’nin tutumundan kaynaklanan boşluğa fırsat olarak bakacak olanlar tarafından nasıl kullanılacağını tahmin etmek de zor değil.

Rusya’nın sessizliği anlamlı bir sessizlik mesela. Referanduma karşı olduğu bariz olan İran’ın Kuzey Irak’a hava ve kara sınırını kapattığı haberinin yayılmasının ardından hemen açıklama yapması ve “Kara sınırını kapatmadık” açıklaması anlamlı bir düzeltme mesela.

Umut ederim ki devletimiz “Irak bölünürse Türkiye de bölünür” şeklindeki tehdit algısının agresif politikalarla evlendirilmiş versiyonundan “kendisini gerçekleştiren kehanet” çıktığını bilerek hareket eder, ona göre tutum alır.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp