Top
Nihal Bengisu Karaca

Nihal Bengisu Karaca

nbkaraca@htgazete.com.tr

10/10/2017

ABD-Türkiye ilişkileri: Bu noktaya nasıl gelindi?

 

ABD ile Türkiye arasında pek çok yorumcunun “tarihte bir ilk” dediği türden bir kriz yaşanıyor.

Önce ABD, Türkiye’deki tüm göçmenlik dışı vize hizmetlerini askıya aldı. Yapılan açıklamada, ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu görevlisi Metin Topuz’un tutuklanması kastedilerek, “Yaşanan olaylar, ABD Hükümeti’ni, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin ABD misyonunun tesisleri ve personelinin güvenliğine ilişkin taahhütlerini yeniden değerlendirmek zorunda bırakmıştır” denildi. ABD’nin Türkiye’ye silah ambargosu uyguladığı bir dönem vardı ama hiçbir dönem direkt Türkiye vatandaşlarını cezalandıran bir tedbir uygulamamıştı. Zira uygulanan vize yasağının kapsamı işadamlarına, basın mensuplarından turistlere kadar hemen herkesi kapsıyor. Doğal olarak, Türkiye de aynı ifadelerle misilleme yaptı. An itibarıyla iki ülke karşılıklı olarak birbirine vize yasağı uyguluyor.

Bazı ufak temaslar olmuyor değil. Misal, bu yazı yazılırken ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Philip Kosnett’in Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldığı ve kendisine “gereksiz tırmanışa ve mağduriyete yol açan vize işlemlerinin askıya alınmasına yönelik karardan dönülmesi yönündeki Türkiye’nin beklentisi” iletilmişti.

İki ülke arasındaki krizi tetikleyen kişi, Metin Topuz; ABD Başkonsolosluğu’nda görevli irtibat görevlisi. 17-25 Aralık öncesi, dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili olan firari Zekeriya Öz ve operasyonu düzenleyen emniyet müdürleri ile düzenli olarak telefonla görüştüğü iddia ediliyor. Hatta Metin Topuz’un 15 Temmuz darbe girişiminde rol alan bütün sivil imamlar tarafından aranmış olduğu da iddialar arasında. Türk makamları Topuz’u 4 gün gözaltında tuttuktan sonra tutuklamış, bu tutuklama John Bass tarafından yargısız infaz olarak nitelendirilmişti.

Türkiye’deki bazı medya kuruluşlarının kendilerini ceza ve infaz makamı gibi gördüklerine kuşku yok, ancak Türkiye’nin hakkında bu kadar çok veri ve bulgu saptanmış bir ABD konsolosluk görevlisini mahkeme karşısına çıkarmaya hakkı olduğuna da kuşku yok.

ABD, Türkiye’nin devlet olmaktan mütevellit yargılama hakkını kabul ediyor, ama “Medya mahkemeden önce karar verdi” diye “vize yasağı” uygulamayı seçiyorsa, bunun orantısız bir seçim olduğu ortada.

Yaptırım gibi gelen vize yasağı uygulamasının tek nedeni, Metin Topuz ve etrafındaki tartışmalar mı? Sanmıyorum.

ÖNEMLİ BİR EŞİK: KARLOV SUİKASTI

ABD’nin Suriye’de PKK’ya bağlı PYD-YPG güçlerine destek vermesi, FETÖ üyelerinin iadesiyle ilgili talepleri yanıtsız bırakması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’n korumalarına açılan davalarla ilgili gergin zemin ABD-Türkiye ilişkilerini bu noktaya getirdi. Ama bu süreçte önemli bir kırılma noktası daha var: “Karlov suikastı.”

Hatırlayalım: Türkiye, Rus uçağını düşürdükten sonra ilişkileri yeniden kazanma noktasında verdiği çabalar tam sonuç verirken 15 Temmuz darbe girişimi yaşanmıştı. Ortalık garip biçimde darbe girişimini Türk devletine haber verenin Rusya olduğunu iddia eden analizlerle dolmuş, akabinde iyileşen Türk-Rus ilişkileri 19 Aralık 2016’da Ankara’daki Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde sözde polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş’ın Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’u öldürmesiyle yeniden sınanmıştı.

Türkiye tarafı Karlov suikastının ABD güdümlü FETÖ tarafından yapıldığını tespit etti, Rusya bu açıklamayı kabul etmiş göründü ise de bunu alıp gömlek cebine koydu.

Öte yandan ABD’nin Suriye meselesini neredeyse Rusya’ya bıraktığı bir ahval ve şerait söz konusuydu.

Gerek Karlov suikastının Rusya’ya temin ettiği koz, gerekse Suriye’deki savaşın bitirilmesi konusunda Rusya’sız hareket etmenin imkânsızlığı Türkiye’yi yeni dengeleri Rusya ve beraberindeki aktörlerle kurma noktasına itti. Başta S-400 anlaşması olmak üzere Türkiye’nin yaptığı seçimler bir süredir ABD’yi ciddi şekilde rahatsız ediyordu.

Suriye ve 15 Temmuz gibi hayati konularda aldığı pozisyon, ABD’nin hangi müttefiklerini koruyup hangilerini koruyamayacağı noktasında önemliydi, ABD bunu anlamadı.

Vize yasağının kalıcı olacağını sanmıyorum. Ama açıktır ki Türkiye- ABD ilişkileri tarihinin en zor dönemini yaşıyor. Bu noktaya gelinmesinde Türkiye’nin ilişkileri yönetme tarzına, büyük güçlere meydan okumayı iktidar karizmasının parçası olarak görme alışkanlığına düşen bir pay da var. Ama ABD’nin küresel güç olma iddiasına yaraşmayan kapasite kaybının rolü daha büyük.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp