Top
Mehmet Açar

Mehmet Açar

macar@htgazete.com.tr

10/11/2017

‘Yol Ayrımı’nda vicdan

 

Yavuz Turgul-Şener Şen ikilisinin yeni filmi “Yol Ayrımı”, trafik kazasından sonra farklı bir insana dönüşen işadamı Mazhar Kozanlı’nın hikâyesini anlatıyor. Turgul, para ve güce tapan bir toplumu körelen vicdanlar üzerinden eleştiriyor

“YOL Ayrımı”, Yavuz Turgul’un önceki filmlerinde sıkça karşımıza çıkan “şövalye ruhlu” bir erkeğin hikâyesi. Farklı olan yanı, Mazhar Kozanlı’nın o alıştığımız “iyi kalpli, yardımsever, koruyucu Şener Şen-Yavuz Turgul karakteri”ne dönüşmeden önce acımasız bir işadamı olarak karşımıza gelmesi... Film “kişisel gelişim” tarzında bir dönüşüm sürecinden ziyade, kaza sonrasında yaşanan keskin değişim üzerine kurulu. Mazhar’ın tek amacı, merhametsiz biri olarak geçirdiği yılları ve eski kişiliğini tümüyle geride bırakmak değil. Asıl arzusu, radikal kararlar alarak hatalarının bedelini ödemek... Ailesiyle arasındaki sorun tam da bu noktada başlıyor; çünkü burası Mazhar’ın, toplumun çoğunluğuna göre “akıl dışı”na çıktığı yer.

Turgul da filmini “akıl”la “akıl dışı” olarak tanımlanan ruh halleri arasındaki çelişki üzerine kuruyor. Çocukluk arkadaşı Besim (Şerif Erol), ailenin yanında tavır alarak “aklın yolu”nu seçtiğini söylüyor. Bir başka sahnede ise “Ticaretin nasıl yürümesi gerektiğini” anlatıyor ve Mazhar’ın fikirleriyle ticari akıl arasına “kırmızı çizgi” çekiyor. Mazhar’ın “akıl dışı” olarak tanımlanan zihninde ise eşitlikçi, adaletli bir dünya özlemi var. Mazhar kazadan sonra, Sanayi Devrimi sırasında “akıl dışı”na çıkan İngiliz tekstil işçilerinden esinlenerek makinesini parçalayan Emine’yi (Nihal Yalçın) de daha iyi anlıyor...

SADE, ÖLÇÜLÜ BİR ANLATIMI VAR

Turgul, “para ve güç arzusunun” bütün toplum tarafından normal olarak göründüğünü, aksinin ise anormal karşılandığını vurguluyor. Mazhar artık bu arzuya sahip olmadığı için onu “deli” olarak onaylayacak kurumsa devlet... Mazhar’ın ailesinden kaçarak sığındığı kişiler, politik anlamda alternatif mevzileri temsil ediyorlar. Burada bohem arkadaşı Altan (Rutkay Aziz), işlettiği kafede eski Mazhar’ın tam karşıtı bir patron kişiliği sergileyen Nur (Tilbe Saran) ve direnişçi yoksul işçiler var... Mazhar’ın mutluluğu Altan’ın şiir kitaplarında, Nur’un kafesinde ve Emine’nin varoştaki mütevazı evinde bulacağı kesin... Ama o, asıl olarak geçmişteki vicdan azaplarını dindirmek, daha iyi bir dünya kurulmasına katkıda bulunmak istiyor...

Karakterlerini romanın ana teması üzerinde konuşturmayı seven eski Rus yazarlarını hatırlatan bir yanı da var filmin. Turgul bir sahnede filmin özünü Tolstoy alıntısı üzerinden Altan’a söyletiyor: “Kalbimizde Tanrı’nın ışığı vardır, onun adı da vicdandır.”

“Yol Ayrımı” sadece memleketin körelen vicdanları üzerine değil, birbirlerinden giderek kopan kesimleri için de çekilmiş bir film. Mazhar’ın hayalini gerçekleştireceğine inanmak zor belki; ama onun şiire inanan bir adama dönüşmesi bile bir devrim aslında... Yer yer “Yurttaş Kane”in öyküsünü de hatırlatan “Yol Ayrımı”nı sadece söyledikleriyle değil; sade, ölçülü anlatımı ve tüm oyuncularıyla sevdim. Şener Şen’in oyunculuğuna sözüm yok ama aynı karakterde öykü gereği daha genç bir oyuncu iyi olabilirdi diye düşünmeden edemiyorum. Çiğdem Selışık Onat ve Şerif Erol’un performanslarının çok iyi olduğunu da belirtelim.

Filmin notu: 7

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp